resmin alt tagı

SR-71’in Özellikleri Nelerdir?

Hava araçlarının keşif-gözlem faaliyetleri amacıyla kullanılması bizi balonların savaşlarda kullanılmasına götürmektedir. Tarihte hava araçları, ilk önce keşif-gözlem amaçlarına hizmet etmiştir. Sonrasında kazanılan uçuş deneyimi ve gelişen teknoloji ile çeşitli mühimmatları taşıyıp kullanma kabiliyeti elde etmişlerdir. Bu gelişmeden sonra hava araçları ilk görevleri olan keşif-gözlemden sapıp hava desteği gibi taarruz görevlerine ağırlık vermeye başlamışlardır.

SR-71 Nereden Çıktı?

Amerika Birleşik Devletleri, Rusya’nın elinde bulundurduğu füzeleri ve diğer askeri ekipmanları gözlemlemek için gözlem uydularının yanında hava araçları da geliştirmekteydi. U-2 Dragon Lady uçağının düşürülmesinden sonra ABD’li yöneticiler “Olamaz, hava savunma sistemleri çok güçlü. Buna bir çözüm bulmalıyız.” derken, çözümü “Daha yükseğe çıkarsak belki bizi göremezler” olarak düşünmüşler ki, U-2’den daha yükseğe çıkan, daha hızlı ve daha kabiliyetli bir uçak yapıp hemen kullanmaya başladılar.

SR-71, ismindeki “R” harfinden de anlaşılacağı gibi Reconassiance yani keşif-gözlem uçağıdır. “S” harfine geldiğimizde ise bu platformun bir uzay aracı (Spaceplane) olduğu görülmektedir. 71 numarası ise tahmin edebileceğiniz üzere platformun tasarım numarasıdır. 1962 isimlendirme sistemine göre RS-71 olması gerekmektedir. Ancak zamanın yöneticilerinin dil sürçmesi nedeniyle SR-71 olarak anılmaktadır. (Platformun görevi, platform tipi – model numarası (GörevTip-Numara))

SR-71 Özellikleri

Bahsettiğimiz üzere SR-71 bir keşif-gözlem uçağıdır. Ve U-2 uçağının Sovyetler Birliği üzerinde “başarısız” olması üzerine geliştirilmiştir. O zamanlarda Sovyet hava savunma sistemlerinin çok yükseklere erişemediği düşünüldüğü için U-2’den de yüksek irtifalara çıkması planlanmıştı. SR-71, 85.000+ feet yüksekliğe, 3,2 Mach (5,900+ km/h) hıza ulaşabilmektedir. Sahip olduğu güçlü turbojet motorların yanında, tasarımı ve yüksek irtifalarda seyir etmesi nedeniyle çok yüksek hızlara rahatlıkla ulaşabilmektedir. Navigasyon konusunda da ayrı bir mühendislik harikası olan bu platform, yıldız referanslı navigasyon sistemlerinin yanında standart navigasyon sistemlerine sahiptir.

İnsan “Bu kadar yüksekten uçan bu platform nasıl casusluk yapıyor?” diye sormadan edemez değil mi? Hemen onu da açıklayalım. SR-71 platformumuz casusluk için şu sistemlere sahip: Elektronik istihbarat (ELINT) modülleri, yana bakan tarama radarları (SLAR), yüksek çözünürlüklü optik gözlem sistemleri, çeşitli kızılötesi sensörler, sentetik açıklıklı radar (SAR) ve savunma için elektronik tedbir sistemleri (ECM). Bu sistemleri korumanın yanında tabiki içindeki mürettebatı da korumak için %92 oranında titanyumdan imal edilen bu platform 11.000+ sorti görev yapmıştır. Ayrıca bu platform havada yakıt ikmali de yapabilmektedir.

SR-71’in bildiğimiz modeli dışında birkaç farklı modeli daha bulunmaktadır. Eğitim için SR-71B, CIA faaliyetleri için A-12 ve M-21, önleme faaliyetleri için ise geliştirilmesi planlanmış ancak başarılı olamamış YF-12A.

Çok uzun tutmak istemesem de M-21 modeli üzerinde durmak istiyorum. CIA tarafından kullanılan bu model, Lockheed tarafından geliştirilmiş D-21 İHA sistemini taşıyıp fırlatabilmekteydi. Çok başarılı bir proje olmasa da modern platform taşıyıcıları alanında önemli örneklerden biridir.

Patlayıcı Tespit Sistemi Nedir? Ne İşe Yarar?

Hava araçları ve havalimanları, doğrudan yahut dolaylı olarak binlerce, on binlerce hatta yüzbinlerce insanın hayatına olumlu ve olumsuz etkide bulunabilirler. Bu nedenle havalimanı ve hava aracı güvenliği çok önemsenen konulardan biridir. Herkesin havalimanlarına ve hava araçlarına ulaşabilmesi sonrasında terör tehditleri havacılığa karşı çok yüksek düzeylere ulaşmıştır. Özellikle 11 Eylül, Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı saldırılarını incelediğimizde tehditlerin nelere yol açabileceğini anlayabiliriz. Bu tehditleri önleyebilmek için havacılık otoriteleri havalimanlarına gerekli önlemlerin alınması amacıyla yönergeler vermektedir. Şüphesiz bunların en önemlilerinden biri patlayıcı tespit sistemleridir.

Patlayıcı sistemlerine giriş yapmadan önce havalimanlarının genel güvenliğini tanıyalım.

Dünyadaki havalimanlarının güvenliği genellikle polis güçleri tarafından sağlanmaktadır. Ülkemizde ise polis ve özel güvenlik kuvvetlerinin ortak çalışması ile sağlanmaktadır. Yolcular, X-ray ve elektromanyetik detektörlerden geçmektedir. Valizlerimizi check-in noktasında bıraktıktan sonra, bazı maddelere aşırı duyarlı detektörlerden ve X-Ray’lerden geçirilmektedir. Bu özel detektörlerden biri ise patlayıcı tespit detektörleridir.

Patlayıcı tespit sistemleri, hastanede gördüğümüz MR cihazlarına prensip bakımından çok benzemektedir. Valiz içerisindeki patlayıcı yahut patlayıcı işlevi görebilecek maddeleri tespit etmek amacıyla her havalimanında bulundurulması IATA tarafından şiddetle önerilmektedir. Bu sistemlere EDS (Explosive Detection System) adı verilmektedir. Bu sistemlerin spesifikleştirilmiş varyantları mevcuttur. Örneğin doküman inceleme, sıvı patlayıcı tespiti ve genel patlayıcı tespiti…

Saydığımız varyantların yanında önem arz eden bir varyant daha bulunmaktadır. ETD (Explosive Trace Detection) yani patlayıcı izi tespiti, patlayıcıların tespiti kadar önem arz eden bir konudur. Patlayıcılar kimi zaman sıvı bile olabilirken, günümüzde patlayıcıların izi bile uçuşu ve havalimanını büyük riske sokmaktadır.

Heathrow Havalimanı Neden Bu Kadar Önemli?

Havacılığın en önemli unsurlarının başında gelen havalimanları, her zaman aktif, hızlı ve başarılı olmak zorundadır. Havalimanı yönetiminde herhangi bir başarısızlık, en iyimser ihtimalle bir krize sahne olmaktadır. Bir ülkenin taşıma altyapısının çökmesine yahut yükselmesine olanak sağlamaktadır. Bir bölgeyi kalkındırabilecek güce sahip olan bu yapılar, askeri yönden ülkenin işgal edilmesinin yolunu açabilecek konumdadırlar. Bu nedenle havalimanlarının konumları, kapasiteleri ve değişkenleri büyük titizlikle planlanıp işletilmelidir.

Zamanında dünyanın yüz ölçümü ve politik güç bakımından en büyük devleti olan İngiltere, havacılığın ortaya çıkışından bu yana sürekli gelişmeler kaydetmeye gayret göstermiştir. Günümüzde Kuzey Amerika için en önemli kapılardan biri konumunda yer alan bu ülke, havalimanları konusunda her zaman güncel olmayı hedeflemektedir. Güncel olma hedeflerinin baş nedeni Fransa ile aralarında süren havalimanı yarışıdır. İngiltere, Heathrow Havalimanı’nın kapı niteliğini kaybetmemesi için, Fransa’nın Charles de Gaulle Havalimanı’nı her zaman takip etmesi ve bir adım önde olması gerekmektedir.

Havalimanları, konumlarını en iyi verimlilikte kullanmak zorundadırlar. Avrupa’nın Kuzey Amerika’ya açılan kapısı niteliğinde olan Heathrow, bu konumunu en iyi şekilde kullanmaya gayret göstermektedir. Heathrow Havalimanı’na uçuş düzenleyen havayollarının sayısını göz önüne aldığımızda bu işi layığıyla yaptıklarını görebiliriz. Havalimanlarının konumlarının yanında havayolları ve yolculara verdikleri hizmet kalitesi de önemli bir husustur. Bir havalimanı, yolcusunu ve havayollarını ne kadar mutlu ederse, o kadar gelişir. Bu iki hususun yanında İngiltere ve Londra’nın önemi de göz ardı edilemeyecek derecededir. İngiltere, eski sömürgeleri ile girdiği Commonwealth adlı ortaklık sebebiyle kendisini politik yönden güçlü tutmaktadır. Bir ülke, diğer ülkeler ile ne kadar iyi anlaşılsa o kadar fazla havayolu onun havalimanlarını kullanır, yolcusu onun havalimanlarından aktarma yapar.

Kısaca; Konumu, yönetimi, ilişkileri ve memnuniyet veren hizmeti sebebiyle Heathrow belki de Avrupa’nın en önemli havalimanlarından biridir.

Havada Yakıt İkmali Yapılabilir Mi?

Günümüz hava taşıtlarının menzillerinin pek değişmemesinin birincil sebebi yakıt depolarının çok fazla ağırlık oluşturması ve yer kaplamasıdır. Birinci Dünya Savaşı ile İkinci Dünya Savaşı arasında bu konu hakkında pek fazla kafa yorulmuştur. Peki buna nasıl bir çözüm bulunmuştur?

Günümüzde askeri havacılık alanında yakıt “sorununa” karşı pek çok çözüm bulunmuştur. Bu çözümler şu şekildedir:

Conformal Fuel Tank

Özellikle Fighter sınıfı savaş uçaklarında karşımıza çıkan yakıt deposu eklentisidir. Bu uçakların genellikle kanopi (savaş uçaklarının kokpit camı olarak betimleyebiliriz) arkasından başlayarak kanat arkasına kadar uzanan yapılardır. Entegre edilen platformların yakıt kapasitelerini ortalama iki kat arttırmaktadır.

External Fuel Tank / Drop Tank / Harici Yakıt Tankı

Genellikle Fighter sınıfı uçaklarda görülen yakıt deposu eklentileridir. Uçakların pylon adı verilen mühimmat istasyonlarına bağlanırlar. Uçakların ateş gücünü düşürürken, servis menzillerini arttırırlar.

Havada Yakıt İkmali / Aerial refueling / In Flight Refueling (IFR) / Air-to-Air Refueling (AAR)

Alıcı ve verici olarak en az iki platform arasında gerçekleşen bu işlem sayesinde uçakların yakıtları seyir halindeyken tamamen doldurulabilmektedir. Şimdi bu işlemin hangi platformlar arasında gerçekleştiğine bir göz atalım:

Tanker Uçak

Yakıt ihtiyacı olan platformlara yakıtı verecek platformdur. Genellikle “Airliner” tipi uçaklardan oluşan bu platformlar, gövdelerinin yarısında yakıt depolarken, yarısında asker ve kargo gibi yükler taşıyabilirken, en az bir uçak yahut helikoptere yakıt aktarımı yapabilmektedirler. Amerikan isimlendirme standartlarına göre tanker platformların isimlerinde Kerosene/Kerosen/Tanker anlamını taşıyan “K” harfi bulunmalıdır. Örneğin: KC-135 “Stratotanker”

Alıcı Uçak/Helikopter

Alıcı platform, havada yakıt ikmali kabiliyeti bulunan her türlü uçak yahut helikopter olabilmektedir. Bu noktada dikkat çeken büyük ayrım hızdır. Jet motorlu uçaklar düşük hızlarda rahat manevralar yapamazken, helikopterler yüksek hızlara ulaşamamaktadır. Bu nedenle helikopter ve uçakların tanker uçakları farklıdır. Örneğin: KC-130 “Harvest Hawk” uçağı düşük hızlarda seyir ettiği için sadece helikopterlere yakıt aktarımı yapabilmektedir. Helikopterlere kıyasla yüksek hızlarda seyir eden jet motorlu uçaklar ise KC-46 “Pegasus” uçağından yakıt aktarımı yapabilmektedir.

Bu platformlar arasında iki farklı türde yakıt ikmali yapılabilmektedir. Bunlar şu şekildedir:

Flying Boom

Boom operatörü kontrolünde tanker uçaktan uzanan bir borunun, alıcı uçağa kenetlenmesi ile gerçekleşen işlemdir. Sadece uçaklara yakıt aktarımı için kullanılan bu sistem, aynı anda sadece bir uçağa yakıt aktarımı sağlayabilmektedir. Flying Boom, Probe-and-drogue sistemine göre alıcı uçağa çok daha hızlı yakıt aktarılmasını sağlamaktadır. Gerekli donanımlar ile Flying Boom, probe-and-drogue metoduna dönüştürülebilmektedir.

Probe-and-Drogue

Herhangi bir operatöre ihtiyaç duyulmayan bu işlemde, iki yahut üç uçağa yakıt aktarımı yapılabilmektedir. Tanker uçaktan uzanan hortuma alıcı uçağın kenetlenmesi ile gerçekleşen bu işlem ile helikopter ve uçaklara aktarım yapılabilmektedir.

Özetle askeri alanda havada yakıt ikmali yapılabilmektedir ve yıllardır yapılmaktadır. Peki havada yakıt ikmali işlemi neden ticari alanda gerçekleşmemektedir?

Havada yakıt ikmali işleminin ticari havacılıkta görülmemesinin sebebi, bu işlemin yerine göre tehlikeli olmasıdır. Ayrıca havada yakıt ikmali için gereken prosedürler oldukça yıpratıcıdır. Bunların üzerine ticari alanda menzile ve ihtiyaca göre konfigüre edilebilen ticari hava taşıtları ile havada yakıt ikmaline ihtiyaç duyulmamaktadır.

Fren Soğutucu Fan Nedir?

Yolcu uçaklarının başarılı bir iniş yapabilmesi için anahtar unsurlardan biri olan frenleme sistemleri nasıl soğutuluyor? Bildiğiniz gibi yolcu uçakları iniş sırasında birkaç tane frenleme metodunu birlikte kullanmaktadır. Şimdi frenleme sistemlerine ve ana konumuz olan iniş takımı frenlerine kısaca bir bakış atalım.

Yolcu uçaklarında başlıca üç farklı frenleme sistemi bulunmaktadır. Bunlar:

Thrust Çeviriciler

Motorlardan çıkan havanın tam tersi yöne yönlendirilmesi ile uçağın frenlemesi sağlanmaktadır. Herhangi bir soğutucuya ihtiyaç duyulmamaktadır.

Hava Frenleri

Spoiler adı verilen yapıların kanatların üzerinde yükselmesiyle uçağın çok daha fazla hava direnci üretmesine neden olunur. Bu sistemde de herhangi bir soğutucuya ihtiyaç duyulmaz.

Disk Frenler

Bu frenler genellikle çelik yahut karbon materyallerden oluşmaktadır. İniş takımlarında yer alan bu sistemler birden fazla yolla soğutulmaktadır. Bu soğutma yollarını şu şekilde sıralayabiliriz:

Aktif Soğutma

İniş takımlarına entegre bir şekilde yer alan Brake Cooling Fans (BCF) yani fren soğutucu fanlar ile iniş takımı frenlerinin aktif soğutması yapılabilmektedir. Uçağın teker koymasından, kapıdan çıkışına kadar görev alabilen bu sistemler sayesinde uçağın bir sonraki uçuşa buz gibi frenler ile başlaması mümkün kılınmaktadır.

Pasif Soğutma

Pasif soğutma, hava akışı ve konveksiyon ile yapılabilmektedir. Rüzgâr ve uçağın hareketi yardımıyla frenlerin soğuması bir örnek olarak verilebilir.

Dışarıdan Soğutma

Elektrik yahut benzinli olabilen dışarıdan soğutma sistemleri, uçak kapıdayken iniş takımlarına kenetlenerek frenlerdeki ısıyı uzaklaştırmak için kullanılmaktadır. Fanların yanında kompresör yahut ekstraktörler ile dışarıdan soğutma işlemi yapılabilmektedir.

Ekranoplan Nedir?

Sovyetler Birliği’nin havacılığa kattığı önemli eserlerden biri Ekranoplan, namı diğer Hazar Denizi Canavarı nedir?  Project 903 adıyla ortaya çıkan Ground Effect Vehicle yani yer etkisi aracı.

Yer Etkisi Nedir?

Bir hava taşıtının bir yüzeye yakın uçtuğunda uçuş karakterinin değişmesi. Yer etkisi, en kuvvetli yerden “bir kanat açıklığı” yükseklikteki aralıkta hissedilir ve yere yaklaştıkça etki artar. Yer etkisi taşımayı artırırken sürüklemeyi azaltır.

Nereden Çıktı?

MD-160, Project 903, Lun sınıfı Ekranoplan ya da Hazar Denizi Canavarı olarak bilinen bu araç, Sovyetler Birliği zamanında Rostislav Alexeyev tarafından tasarlanmıştır. Deneysel bir araç olan Ekranoplan, taşıma ve saldırı amaçlarına hizmet etmesi amacıyla tasarlanmıştır.

Özellikleri

Altı adet P-270 Moskit füzesi taşıyıp kullanabilen bu canavar, sekiz adet NK-87 Turbofan motorundan güç almaktadır. Toplam dört adet 23mm’lik makineli topu bulunan bu aracı toplam on beş kişilik mürettebat kontrol etmektedir. 100 ton taşıma kapasitesi ile 1.900km’lik menzile sahiptir.

1990’ların sonuna kadar hizmette kalırken, hizmetinin son zamanlarında maddi kaynak bulamadığı için âtıl durumda kalmıştır. Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile birlikte hiç yüzüne bakılmayan bu araç, 2020 yılına kadar bir kıyıda öylece beklemekteydi. 2020 yılında gerçekleştirilen taşıma operasyonu ile Derbent şehrinde halka açık bir şekilde sergilenmeye başlamıştır.

İlk ve tek GEV (ekranoplan) kullanıcısı olan Sovyetler Birliği’nden sonra ABD de bir ground effect vehicle projesine girişmiş, ancak sonuç alamamıştır.

Elektronik Harp Podu (EHPOD) Nedir?

Askeriyede her sistemde olduğu gibi elektronik sistemler de 2. Dünya Savaşı’nda ortaya çıkmasının hemen ardından karşılayıcı sistemler ile burun buruna gelmiştir. Günümüzde bu karşılayıcı sistemler elektronik harp sistemlerinden başkası değildir. Şimdi bu karşılayıcı sistemlerin “karşıladığı” sistemlere biraz göz atalım:

Radar Sistemleri

Radarlar, 2. Dünya Savaşı’nda İngilizler tarafından bulunduklarının ertesinde sadece tespit ve takip işlemi gerçekleştirilebiliyordu. Günümüzde radar sistemleri tespit, teşhis, “Koşuyolu, hız, yükseklik tayini gibi pek çok işlem gerçekleştirebilmektedir. Öyledir ki günümüzde yeryüzü haritalandırması yapabilen radar tipleri bile bulunmaktadır. (Sentetik açıklıklı radarlar, SAR)

Telsiz Sistemleri:

Telsiz sistemlerine şöylece bir bakış attığımızda menzil ve kalite dışında pek gelişme gösteremediğini düşünebiliriz. Ancak dikkatini çekmek istediğimiz konu bambaşka; Data link sistemleri. Data link sistemleri kullanıcı gözünde tıpkı telsizler gibi bir haberleşme yapısına sahiptir. Tek farkları ses yerine kriptolanmış yazı yahut veri transferi yapmalarıdır.

Bu iki sistemin ilk paragrafta değindiğimiz karşılayıcı sistemi elektronik harp podlarıdır. Şimdi elektronik harp podlarına giriş yapabiliriz.

Elektronik Harp Türleri

Elektronik harp sistemleri günümüzde irili ufaklı birçok şekilde karşımıza çıkabilmektedir. Kimi zaman bir pod kadar küçük, kimi zaman bir uçak kadar büyük. Tabiki elektronik harp dediğimiz bu sistemler bütününü birkaç paragrafta anlatmak mümkün değildir. Bu yazıda ele alacağımız elektronik harp podlarına göz atmadan önce elektronik harp türlerinden bahsedilmesi gereklidir.

  • ELINT/SIGINT/COMINT/RADINT (Elektronik istihbarat türleridir. Sırayla: Elektronik, sinyal, iletişim, radar)
  • JAMMING (Elektronik sistemleri bastırmaya dayalı harp biçimidir)
  • ESM/ES (Dost unsurları elektronik ortamda korumaya yönelik harp biçimidir)
  • ECM (Elektronik ya da fiziksel olarak unsuru korumaya yönelik harp türüdür)
  • EA (Direkt elektronik taarruz)

Elektronik Harp Podları

Genellikle dost unsurları elektronik ve fiziksel ortamda korumanın yanında düşmanları elektronik ortamda bastırmak (jamming) için kullanılan bu podlar, Fighter sınıfı uçakların bir kısmı tarafından kullanılabilmektedir. Kanatlara, kanat uçlarına ve gövde altına yerleştirilebilen bu podlar sayesinde data link güvenliği de sağlanmaktadır. Yeni nesil askeri araçlarda dahili şekilde bulunabilen bu yetenekler ile elektronik harp podlarına yavaş yavaş veda etmemiz yakın gibi görünmektedir.

Air Data Computer (ADC) Nedir?

Sabit ve döner kanatlı hava araçlarının gözü kulağı olan hava, basınç ve sıcaklık sensörleri, hava aracı ve içindekiler için aşırı kritik konumdadır. Dünya’da her alanda olduğu gibi havacılıkta da karşımıza çıkan dijitalleşme ile analog ve mekanik sistemler terk edilmeye başlanmıştır. Bu durumun meyvelerinden biri olan hava bilgisayarları sayesinde neredeyse anlık bir şekilde verilerin işlenip görüntülenmesi sağlanabilmektedir.

Hava araçlarının vazgeçilmez aviyoniklerinden biri haline gelen ADC’ler sayesinde birçok sensörden gelen veri derlenip hesaplandıktan sonra araç mürettebatına sunuluyor. Eski zamanlarda herhangi bir arıza oluşması durumunda arıza veren sensörün yokluğu için bir şey yapılamazdı. Ancak ADC ile birlikte birçok sensörün referans alınması dolayısıyla bu yokluğun ortadan kaldırıma şansı bulunmaktadır.

1971 yılında ABD’de patenti alınan bu sistem, ilk olarak Amerikan Deniz Kuvvetleri tarafından “A”, “F” ve “C” (A= Saldırı, F= Avcı, C= Kargo) tipi uçaklarda kullanılmaya başlamıştır.  Hatta Dünya’da ilk mikro işlemcili ADC kullanan ilk platform Amerikan Deniz Kuvvetleri’nde görev yapmış olan F-14 uçaklarıdır.

Peki Air Data Computer Verileri Ne Yapar?

ADC, bireysel çalışan sistemlerin aksine, gereken verilerin hepsini kendi başına toparlar, hesaplar ve mürettebata sunar. Özellikle pitot-statik sensörlerinden aldığı verileri işleyip önemli veriler ortaya çıkartmaktadır. Ortaya çıkarttığı verilerden birkaçı şunlardır:

  • İrtifa parametreleri
  • Hava hızı parametreleri
  • Yükseklik sapması
  • Mach sayısı
  • Hava sıcaklığı
  • Çıkılabilecek en yüksek hız
  • Kalibreli hava hızı (CAS)
  • Gerçek hava hızı (TAS)
  • Gerçek hava sıcaklığı (OAT)

Ortaya çıkan veriler ışığında pilotumuz otomatik pilot ayarlamalarını yapabilir, ADC’ye yaptırabilir yahut uçuşunu tekrar planlayabilmektedir. ADC sistem, kendisine çok benzeyen ADIRU sistemine kıyasla daha küçük, hafif ve basit bir yapıya sahiptir.

Havada Yakıt İkmali Yapabilen Ülkeler Hangileridir? Bu Durum Neye Göre Belirlenir?

Aerial refueling/In Flight Refueling (IFR)/Air-to-Air Refueling (AAR), Türkçe karşılığıyla havada yakıt ikmali, alıcı ve verici olmak üzere en az iki platformun gerçekleştirdiği yakıt tazeleme işlemidir. Genellikle askeri havacılık alanında görülen bu işlem sayesinde havada yakıt ikmali kabiliyetine sahip tüm uçakların harekât menzili 2-3 kat arttırılabilmektedir. Mazisi İspanyol İç Savaşı’na kadar dayanan bu işlem, günümüzde güç çarpanı niteliğindedir. Bu imkân-kabiliyete sahip olan ülkeler bölgesel bir caydırıcılık elde etmektedirler.

Havada Yakıt İkmali Yapmak İsteyen Bir Ülke Nelere Sahip Olmalıdır?

Havada yakıt ikmali kabiliyetine erişmek isteten bir ülke şu iki sahip olmalıdır:

Tanker Uçak: Yakıt ihtiyacı olan platformlara yakıtı verecek platformdur. Genellikle “Airliner” tipi uçaklardan oluşan bu platformlar, gövdelerinin yarısında yakıt depolarken, yarısında asker ve kargo gibi yükler taşıyabilirken, en az bir uçak yahut helikoptere yakıt aktarımı yapabilmektedirler. Amerikan isimlendirme standartlarına göre tanker platformların isimlerinde Kerosene/Kerosen/Tanker anlamını taşıyan “K” harfi bulunmalıdır. Örneğin: KC-135 “Stratotanker”

Alıcı Uçak/Helikopter: Alıcı platform, havada yakıt ikmali kabiliyeti bulunan her türlü uçak yahut helikopter olabilmektedir. Bu noktada dikkat çeken büyük ayrım hızdır. Jet motorlu uçaklar düşük hızlarda rahat manevralar yapamazken, helikopterler yüksek hızlara ulaşamamaktadır. Bu nedenle helikopter ve uçakların tanker uçakları farklıdır. Örneğin: KC-130 “Harvest Hawk” uçağı düşük hızlarda seyir ettiği için sadece helikopterlere yakıt aktarımı yapabilmektedir. Helikopterlere kıyasla yüksek hızlarda seyir eden jet motorlu uçaklar ise KC-46 “Pegasus” uçağından yakıt aktarımı yapabilmektedir.

Havada Yakıt İkmali Tipleri

Tanker uçakların, alıcı platformlara iki farklı tipte yakıt aktarımı yapması mümkündür. Bunlar:

Flying Boom: Boom operatörü kontrolünde tanker uçaktan uzanan bir borunun, alıcı uçağa kenetlenmesi ile gerçekleşen işlemdir. Sadece uçaklara yakıt aktarımı için kullanılan bu sistem, aynı anda sadece bir uçağa yakıt aktarımı sağlayabilmektedir. Flying Boom, Probe-and-drogue sistemine göre alıcı uçağa çok daha hızlı yakıt aktarılmasını sağlamaktadır. Gerekli donanımlar ile Flying Boom, probe-and-drogue metoduna dönüştürülebilmektedir.

Probe-and-Drogue: Herhangi bir operatöre ihtiyaç duyulmayan bu işlemde, iki yahut üç uçağa yakıt aktarımı yapılabilmektedir. Tanker uçaktan uzanan hortuma alıcı uçağın kenetlenmesi ile gerçekleşen bu işlem ile helikopter ve uçaklara aktarım yapılabilmektedir.

Alıcı ve verici platformlara sahip olup, havada yakıt ikmali hakkında gerekli bilgi birikimine sahip olan ülkeler havada yakıt ikmali imkân-kabiliyetine sahip olmaktadırlar. Askeri anlamda bölgesel güç olma yarışında büyük önem arz eden havada yakıt ikmali imkanına sahip ülkeleri şu şekilde listeleyebiliriz: Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, Türkiye, Singapur, İsrail, Rusya, Çin, Japonya, Avustralya, Belçika, Hollanda, Norveç, Suudi Arabistan, Güney Kore, İspanya, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Brezilya, Endonezya,

resmin alt tagı

Herkes İçin Havacılık Derneği, 2015 yılında öğrenciler tarafından kurulan ve yönetilen bir dernek olarak İLK ve TEK olma özelliğiyle havacılık tarihine imzasını bırakmıştır.

Bugün itibariyle ise 3150+ üyesi ve 7 temsilciliği ile Havacılığın En Büyük Sivil Toplum Kuruluşu haline gelmiştir.

Mail Formu

     

    İletişim

    Yenişehir Mahallesi Osmanlı Bulvarı No:2 Ayport Sitesi A Blok Ofis No:2
    Pendik/ İstanbul

    info@herkesicinhavacilik.com