Hava araçları ve havalimanları, doğrudan yahut dolaylı olarak binlerce, on binlerce hatta yüzbinlerce insanın hayatına olumlu ve olumsuz etkide bulunabilirler. Bu nedenle havalimanı ve hava aracı güvenliği çok önemsenen konulardan biridir. Herkesin havalimanlarına ve hava araçlarına ulaşabilmesi sonrasında terör tehditleri havacılığa karşı çok yüksek düzeylere ulaşmıştır. Özellikle 11 Eylül, Atatürk Havalimanı ve Sabiha Gökçen Havalimanı saldırılarını incelediğimizde tehditlerin nelere yol açabileceğini anlayabiliriz. Bu tehditleri önleyebilmek için havacılık otoriteleri havalimanlarına gerekli önlemlerin alınması amacıyla yönergeler vermektedir. Şüphesiz bunların en önemlilerinden biri patlayıcı tespit sistemleridir.
Patlayıcı sistemlerine giriş yapmadan önce havalimanlarının genel güvenliğini tanıyalım.
Dünyadaki havalimanlarının güvenliği genellikle polis güçleri tarafından sağlanmaktadır. Ülkemizde ise polis ve özel güvenlik kuvvetlerinin ortak çalışması ile sağlanmaktadır. Yolcular, X-ray ve elektromanyetik detektörlerden geçmektedir. Valizlerimizi check-in noktasında bıraktıktan sonra, bazı maddelere aşırı duyarlı detektörlerden ve X-Ray’lerden geçirilmektedir. Bu özel detektörlerden biri ise patlayıcı tespit detektörleridir.
Patlayıcı tespit sistemleri, hastanede gördüğümüz MR cihazlarına prensip bakımından çok benzemektedir. Valiz içerisindeki patlayıcı yahut patlayıcı işlevi görebilecek maddeleri tespit etmek amacıyla her havalimanında bulundurulması IATA tarafından şiddetle önerilmektedir. Bu sistemlere EDS (Explosive Detection System) adı verilmektedir. Bu sistemlerin spesifikleştirilmiş varyantları mevcuttur. Örneğin doküman inceleme, sıvı patlayıcı tespiti ve genel patlayıcı tespiti…
Saydığımız varyantların yanında önem arz eden bir varyant daha bulunmaktadır. ETD (Explosive Trace Detection) yani patlayıcı izi tespiti, patlayıcıların tespiti kadar önem arz eden bir konudur. Patlayıcılar kimi zaman sıvı bile olabilirken, günümüzde patlayıcıların izi bile uçuşu ve havalimanını büyük riske sokmaktadır.